ISSN: 0377-9777 / e-ISSN: 1308-2523
Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi - Turk Hij Den Biyol Derg: 75 (2)
Cilt: 75  Sayı: 2 - 2018
1. 
İdrar Örneklerinden MALDI-TOF MS Sistemi İle Direkt Bakteri Tanımlanması
Definition Of Direct Bacteria By MALDI-TOF MS System From Urinary Examples
Ayşe Nuriye Varışlı, Gülşen Çetin Hazırolan, Altan Aksoy, Neriman Aksu Koca
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.87598  Sayfalar 101 - 108
GİRİŞ ve AMAÇ: Üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE)’nda etken bakterinin erken saptanması; uygun antibiyotik tedavisinin kısa sürede başlaması ve maliyet açısından oldukça önemlidir. ÜSE’nın tanısında idrar kültürü altın standarttır. Genellikle kültür ve antibiyotik duyarlılık testi 48-72 saat sürmektedir. Matrix Assisted Laser Desorption and Ionization Time-Of-Flight Mass Spectrometry (MALDI-TOF MS, Bruker, Almanya) ile kültürde üretilen bakteriler birkaç dakika içinde tanımlanırken, direkt klinik örnekten tanımlama genellikle 2 saat gibi kısa bir zamanda yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, idrar örneklerinden MALDI-TOF MS sistemi ile direkt bakterinin tanımlanması ve etkin tedavinin erken başlanmasına katkı sağlamaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemiz Mikrobiyoloji Laboratuvarına 1 Temmuz- 30 Kasım 2015 tarihleri arasında ÜSE şikayetiyle gönderilen 152 idrar örneği çalışmaya alınmıştır. Rastgele seçilen örneklerin bir kısmına deneysel olarak gram boyama yapılırken, bir kısmına yapılmamıştır. Direkt idrar örneklerinden MALDI-TOF MS sistemi ile bakteri tanımlanması için örneklere formik asit ekstraksiyon metodu uygulanmıştır. Bu örneklere eş zamanlı olarak idrar kültürü de yapılmıştır. 37°C’de aerobik ve % 5 CO2’li ortamda 18-24 saatlik inkübasyondan sonra anlamlı üreme saptanan plak besiyerlerindeki kolonilerin tanımlanması MALDI-TOF MS sistemi ile yapılmıştır.
BULGULAR: İdrar örneklerinden direkt bakteri tanımlanmasında MALDI-TOF MS sisteminin duyarlılığı %76 olarak bulunmuştur. MALDI-TOF MS sistemi ile ekstraksiyon öncesinde bakteriyel yükü belirlemede Gram boyama yapılıp yapılmamasının test sonuçlarına etkisinin belirlenmesi amacıyla istatistiksel analiz yapılmıştır. Buna göre Gram boyama uygulamasının MALDI-TOF MS sisteminin tanı performansı üzerine etkisi istatistiksel olarak çok anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Kültürde 105 tek çeşit bakteri üremesi olan örneklerde, direkt örnekten MALDI-TOF MS ile ve idrar kültüründen MALDI-TOF MS ile tanımlanan bakterilere bakıldığında; Enterobactericeae, E. faecalis, S. aureus ve C. striatum’da tanımlama oranı yüksek bulunurken, Streptokoklar ve Nonfermenter Gram Negatif bakterilerde tanımlama yapılamamıştır. Deneysel olarak MALDI-TOF MS’in düşük bakteriyel konsantrasyonlardaki güvenli tanımlama düzeyini belirlemek amacıyla; E. coli ve E. faecalis suşlarının 1x10 6, 5x105, 2x105, 1.2x105, 6x104 ve 3x104kob/ml dilüsyonları yapılarak MALDI-TOF MS ile tanımlanmıştır. E. coli suşu, 1x10 6,5x105 ve 2.5x105 kob/ml dilüsyonlarında, E. faecalis ise sadece 1x10 6kob/ml dilüsyonda yüksek düzey güven aralığında tanımlanmıştır
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada MALDI-TOF MS yönteminin duyarlılığı 105 ve/veya 106 kob/ml tek çeşit Gram Negatif bakteriüri olan örneklerde yüksek (%76) bulunurken, karışık veya 103 kob/ml ve altında bakteriüri veya candidüri olan örneklerde tanımlama yapılamamıştır. Ek olarak MALDI-TOF MS yöntemiyle idrar örneğinden direkt bakteri tanımlanması öncesinde Gram boyama uygulamasının etkinliği araştırılmış ve Gram boyamanın MALDI-TOF MS sisteminin tanı performansına katkı sağladığı ve bu nedenle çalışmaya alınan örneklere Gram boyama yapılması gerektiği düşünülmüştür. Bu yöntem, idrar kültüründe 105 kob/ml tek bakteri üremesi olan hastalarda, klasik kültür yöntemine göre daha hızlı sonuç verebilmektedir

2. 
THDBD 2018-2 Cilt 75 Tüm Dergi
TBHEB 2018-2 Vol 75 Full Printed Journal
Utku Ercömart
Sayfalar 101 - 224
Makale Özeti |Tam Metin PDF

3. 
Farklı klinik örneklerden izole edilen çoğul dirençli Acinetobacter baumannii izolatlarında tigesiklin, kolistin direncinin disk difüzyon, E-test ve otomatize sistem yöntemleri ile karşılaştırılması
Comparison of disc diffusion, E-test and automated system methods for the determination of resistance to tigecyclin and colistin by multiple resistant Acinetobacter baumannii isolates which isolated from different samples
Nuriye İsmihan Ece Paköz, Esra Kaya, Zarife Orhan, Arzu Kayış, Murat Aral
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.13334  Sayfalar 109 - 116
GİRİŞ ve AMAÇ: Acinetobacter türleri doğada yaygın olarak bulunan Gram olumsuz kokobasillerdir. Hastane infeksiyonlarına ve toplumsal kaynaklı infeksiyonlara yol açabilen bu bakterinin tedavisinde kullanılan antibiyotik seçeneklerinin giderek azalması endişe yaratmaktadır. Son yıllarda özellikle yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere hastane infeksiyonlarında en sık izole edilen etkenlerin başında A. baumannii suşları gelmektedir.
Çoğul antimikrobiyal direnç, polimiksinler gibi eski ve tigesiklin gibi yeni antibiyotiklerin araştırılıp geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Gram olumsuz bakterilerde gelişen çoğul direnç fenotipleri nedeniyle polipeptit yapılı bir antibiyotik olan kolistinin (polimiksin E) önemi tekrar artmaya başlamıştır. Ancak, ülkemizde çoğul dirençli suşlara karşı bu antibiyotiğin etkinliğini bildiren çalışma sayısı oldukça kısıtlıdır. Tigesiklin, A.baumannii'nin de içinde bulunduğu dirençli Gram olumsuz bakterilerin neden olduğu infeksiyonların tedavisinde ümit veren yeni, yarı sentetik bir tetrasiklindir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız Şubat 2011- Şubat 2012 tarihleri arasında Kahramanmaraş Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuarına çeşitli kliniklerden gönderilen farklı örneklerden soyutlanan 100 adet çoğul dirençli A. baumannii izolatı ile yapılmıştır. Bakterilerin tanımlanması konvansiyonel mikrobiyolojik yöntemler ve tam otomatik bakteri identifikasyon sistemi Vitek-2 (bioMérieux, Fransa) kullanılarak yapılmıştır. Çoğul dirençli olduğu saptanan 100 A. baumannii suşunun kolistin ve tigesikline karşı duyarlılıkları Vitek-2 (bioMérieux Fransa), disk difüzyon ve E-test yöntemleriyle test edilmiştir.
BULGULAR: Sonuç olarak disk difüzyon yöntemi ile test edilen çoğul dirençli suşların %88’i kolistine, %84’ü tigesikline duyarlı bulunmuştur. Vitek-2 (bioMérieux Fransa) yöntemi ile test edilen çoğul dirençli suşların ise %100’ü kolistine, %92’si ise tigesikline duyarlı bulunurken; E-test yöntemi ile tigesiklin ve kolistine %100 duyarlılık tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Disk difüzyon, E test ve otomatize sistem yöntemlerini birbirleri ile uyumunu karşılaştırdığımızda; E test ve otomatize sistem sonuçlarının disk difüzyona göre daha uyumlu olduğu gözlenmiştir. Kolistin ve tigesiklinin A.baumannii’ye karşı etkinliği oldukça yüksek bulunmuştur.

4. 
Türkiye’de Ulusal Antimikrobiyal Direnç Surveyans Sistemi İlk Dış Kalite Güvencesi Laboratuvar Yeterlilik Değerlendirmesi
The First External Quality Assurance Laboratory Proficiency Assesment Study of National Antimicrobial Resistance Surveillance System in Turkey
Nilay Çöplü, Zeynep Gülay, Fehminaz Temel, Hüsniye Şimşek, Neşe Göl, Dilber Aktaş, Gülçin Bayramoğlu, Cüneyt Özakın, Mete Eyigör, Duygu Perçin, Kezban Gürdoğan, Murad Bayram
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.10437  Sayfalar 117 - 126
GİRİŞ ve AMAÇ: Ulusal Antimikrobiyal Direnç Surveyans Sistemi (UAMDSS) Türkiye’de antimikrobiyal direnç yüzdelerini saptamak ve takip etmek amacıyla kurulmuştur, ve sistemin güvenilirliğini sağlamak için, Eylül 2011’de ilk kez dış kalite güvencesi laboratuvar yeterlilik değerlendirmesi gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Katılımcı 77 laboratuvarın her birine dörder bakteri suşu gönderilmiştir. Laboratuvarların UAMDSS standart uygulama prosedürleri ve Clinical and Laboratory Standards Institute’e göre bakteri tanımlaması ve antibiyotik duyarlılık testlerini (ADT) yapmaları istenmiştir. Sonuçlar web-tabanlı bir anket ile toplanmış ve veriler SPSS 15.00 ile analiz edilmiştir. Bakteriyel tanımlama skoru, cins ve tür düzeyinde doğru tanımlandığında 10 puan, cins doğru fakat tür hatalı olduğunda 8 puan, yanlış tanımlandığında ya da rapor edilmediğinde ya da kontamine edildiğinde 0 puan olarak tanımlanmıştır. ATD skorlaması her antibiyotik için doğru sonuç verdiğinde 10 puan olarak tanımlanmıştır. ADT sırasında minor hata olduğunda (orta duyarlı iken duyarlı ya da dirençli rapor edildiğinde) iki puan çıkarılmış, major ya da çok major hata (sırasıyla duyarlı iken dirençli ve dirençli iken duyarlı rapor edildiğinde) 10 puan çıkarılmıştır. Eşik değer % 70 olarak belirlenmiştir.
BULGULAR: Sistemden sonuç gönderen 68 laboratuvarın sonuçları analiz edilmiştir. K. pneumoniae, S. pneumoniae, E. faecium ve P. aeruginosa için tanımlamada başarı sırası ile %92.6; %91.2; %89.7 ve %98.5; ADT için ulaşılabilen median/maksimum skorlar sırası ile 50/80; 28/50; 40/40 ve 60/60 idi. Toplam başarı yüzdeleri ≤%69.99; %70.00 -%89.99 ve ≥%90.00 olarak sınıflandırıldığında, laboratuvarların bu sınıflara dağılımı sırası ile 10; 48; ve 10 şeklindeydi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sistemin güvenilir olduğu düşünüldü.

5. 
Spotchem EZ SP-4430 Kuru Kimya Cihazında Çalışılan Bazı Biyokimya Testlerinin Verifikasyonu
Verification Of Some Biochemistry Tests That To Be Analyzed In Spotchem EZ SP-4430 Dry Chemistry System
Yakup Dülgeroğlu
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.49344  Sayfalar 127 - 134
GİRİŞ ve AMAÇ: Tıbbi laboratuvarlarda yeni bir yöntemle hasta sonucu verilmeden önce yöntemin performansı değerlendirilerek, ticari firmanın performans verileri test edilmelidir. Bu çalışmada, Bilecik Halk Sağlığı Laboratuvarı gözetimindeki entegre hastane laboratuvarlarına kurulması düşünülen kuru sistem biyokimya cihazında çalışılacak testlerin, Klinik ve Laboratuvar Standartları Enstitisü(CLSI) tarafından yayınlanan EP15-A2 kılavuzuna göre verifikasyonunun yapılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Spotchem-EZ(Arkray) cihazında çalışılan glukoz, üre, total kolesterol, AST, ALT, TBIL ve kalsiyum testleri için CLSI-EP15-A2 rehberi esas alınarak verifikasyon çalışması yapılmıştır. Bu kapsamda bias hesaplaması için karşılaştırılan cihaz olarak mevcut otoanalizör olan Mindray-BS800M cihazı kullanılmıştır. Testlerin kesinlik değerlerinin hesaplanması için 5(beş) gün süresince 2(iki) seviye iç kalite kontrol numunesi üçer tekrar olacak şekilde Spotchem-EZ cihazında çalışılmıştır. Gerçekliğin hesaplanması için 20 adet hasta serumu Spotchem-EZ ve BS800M otoanalizörü ile çalışılmıştır. EP15-A2 rehberi temelinde verifikasyon değerleri hesaplanmıştır.
BULGULAR: Çalışma içi (within-run, Sr) kesinlik değeri glukoz, üre, total kolesterol, AST ve TBIL’nin her iki seviyesi, ALT ve kalsiyumun birinci seviyesi için verifikasyon limitleri içinde iken, ALT ve kalsiyumun ikinci seviyeleri için verifikasyon limitleri dışındadır. Glukoz, üre, total kolesterol, AST, ALT ve TBIL için bias değeri, hesaplanan verifikasyon limitleri içinde iken; kalsiyum için verifikasyon limitleri dışındadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: EP15-A2 rehberi temelinde kesinlik ve bias açısından test edilen, kuru kimya sistemi ile çalışılan parametrelerin kesinliğinin kabul edilebilir olduğu, bias değerleri verifikasyon limitleri dışında olan parametrelerin laboratuvarda kurulu olan mevcut otoanalizörle uyumunun sınırlı olduğu ve bu parametrelerin referans yöntemler ile doğrulanması gerekeceği düşünülmektedir.

ARAŞTIRMA
6. 
Moleküler mikrobiyoloji laboratuvarında ortam kontrolü nasıl yapılır?
How to control of the workspace environment in the molecular microbiology laboratory?
Dilek Güldemir
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.83713  Sayfalar 135 - 142
GİRİŞ ve AMAÇ: Moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında in-vitro amplifikasyon reaksiyonu (IVAR, In-vitro Amplification Reactions) ürünleri ile çapraz kontaminasyon, çalışılan testlerde yanlış pozitifliğe neden olabilir. Bu durum moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında çok ciddi bir problemdir. Günümüzde moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında iyi klinik laboratuvar uygulamaları (GCLP, Good Clinical Laboratory Practice) ile ilgili pek çok kaynak mevcut olmasına rağmen ortam kontrolünün nasıl yapılacağı hususunda halen özgün araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu makalede moleküler mikrobiyoloji laboratuvarında ortam kontrolünün nasıl yapılabileceği konusunda edindiğimiz tecrübelerin paylaşılması hedeflenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları Daire Başkanlığına bağlı, “Ulusal Moleküler Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarı (UMMRL)”nda, ISO 9001 15189 Kalite ve Akreditasyon çalışmaları kapsamında ilk kez moleküler mikrobiyoloji laboratuvarında ortam kontrolünün nasıl yapılacağı hususu ele alınmış ve laboratuvar koşullarında optimize edilmiştir. Sözkonusu çalışmalar; laboratuvar güvenliğine uygun olacak şekilde yürütülmüş ve sonuç olarak bir talimat (ÇT03/MRLDB-06 kodlu ve 15.11.2014/01 tarihli) haline getirilmiştir. Bu talimatta laboratuvarımızdaki çalışma ortamının kontrolü için, dokuz alan belirlenmiş, bu alanlardan ne şekilde örnek alınacağı, bu örneklerin nasıl test edileceği, sonuçların nasıl değerlendirileceği ve kayıt edileceği detaylı bir şekilde tarif edilmiştir. Seçilen alanlardan alınan örnekler, laboratuvarımızda optimize edilen sekans bazlı 16S rRNA testi ile analiz edilmiştir.
BULGULAR: ÇT03/MRLDB-06 talimatı uyarınca, ISO 9001 15189 Kalite ve Akreditasyon çalışmaları kapsamında UMMRL’de yapılan ortam kontrolü çalışmalarında seçili alanlardan alınan örneklerin hiçbirinde nükleik asit kontaminasyonuna rastlanmamıştır. Elde edilen sonuçlar ilgili kalite formları kullanılarak kayıt altına alınmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında çapraz bulaş ya da nükleik asit kontaminasyonunun önlenmesi için periyodik olarak ortam kontrolünün yapılması gereklidir. Günümüzde IVAR ürünlerinin kontrolü giderek önem kazanmakta ve laboratuvar akreditasyon kuruluşları sertifikasyon için klinik laboratuvarlarda ortam kontrolünün sağlanmasını istemektedirler. Bu çalışmanın, moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında ortam kontrolü ve laboratuvar güvenliği konularını ele alınırken ve bu konularda kendi ihtiyaçlarına yönelik talimatlar oluşturulurken yararlı olabileceği kanaatindeyiz.

7. 
TS EN ISO/IEC 17025 standart kapsamında akredite olan su laboratuvarlarında müşteri memnuniyetinin değerlendirilmesi
Evaluation of customer satisfaction in water laboratories which are accredited within the scope of TS EN ISO/IEC 17025 standard
Pınar Kaynar, Mukaddes Şenses, Sibel Karaca, Yıldırım Cesaretli
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.74508  Sayfalar 143 - 152
GİRİŞ ve AMAÇ: TS EN ISO/IEC 17025 “Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği için Genel Şartlar” başlıklı standart; numune alma dahil, deney ve/veya kalibrasyon hizmeti veren bir laboratuvarın yeterliliğinin tanınması için sağlaması gereken genel şartları kapsamaktadır. Bu standardın 4.7.2. maddesi; laboratuvarın müşterilerinden hem olumlu hem de olumsuz geri besleme bilgilerini almasını, bu bilgilerin yönetim sistemini, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini ve müşteri hizmetlerini iyileştirmek için analiz edilmesini ve kullanılmasını ifade etmektedir. Bu çalışma ile TS EN ISO/IEC 17025 standart kapsamında akredite olan mikrobiyolojik ve kimyasal su laboratuvarlarının yürüttüğü faaliyetlerin müşteri memnuniyeti yönünden değerlendirilmesi ve değerlendirme sonucunda yönetim sisteminin kontrol edilmesi, laboratuvar hizmetlerinde iyileştirmelerin yapılması açısından müşteri memnuniyetinin öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 01.01.2016 – 31.12.2016 tarihleri arasında, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Tüketici Güvenliği Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Daire Başkanlığının TS EN ISO/IEC 17025 standart kapsamında akredite olan mikrobiyolojik ve kimyasal su laboratuvarlarından analiz hizmeti alımı yapan müşterilerin memnuniyetlerinin belirlenmesi için 1’den 5’e kadar puanlama yaparak 10 adet anket sorusunu yanıtlamaları ve varsa önerilerini yazmaları istenmiştir. Yanıtlanan anket formları incelenmiş ve inceleme sonucunda, anket sorularına verilen yanıtların ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanarak değerlendirme yapılmıştır. Yapılan değerlendirme sonucunda; düzeltme yapılacak durumlar için düzeltme uygulanmasına, potansiyel uygunsuzluklar için önleyici faaliyetler başlatılmasına ve/veya anket soruların yanıtlarının “1” veya “2” puanlı olduğunda ya da memnuniyetsizlik ifadeleri yer aldığında düzeltici faaliyet başlatılmasına karar verilmiştir.
BULGULAR: 01.01.2016 – 31.12.2016 tarihleri arasında söz konusu laboratuvarlardan analiz hizmeti alan müşteriler tarafından toplam 85 adet anket formu doldurulmuştur. Ayrıca bu formlardan 16’sında görüş belirtilmiştir. Doldurulan anket formların yanıtlarının ortalamaları hesaplanmıştır. Hesaplama sonucunda ortalaması 4,83±0,07 olarak bulunmuştur. Ayrıca memnuniyet yüzdesi %96,6 olarak tespit edilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda ise anket soruların yanıtlarının “1” veya “2” puanlı olduğunda veya “memnuniyetinizi artırmak için ne yapabiliriz, varsa önerileriniz” başlığındaki memnuniyetsizlik ifadeleri yer alan üç adet anket formu için düzeltici faaliyet başlatılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: TS EN ISO/IEC 17025 standart kapsamında akredite olan su laboratuvarlarının yürüttüğü analiz hizmetlerine yönelik müşteri memnuniyetinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Tespit edilen uygunsuzluklar ise düzeltici faaliyetlerle kapatılmıştır. Ayrıca uygulanan “Müşteri Öneri ve Görüş Anketi Formu”nda yeni düzenlemeler yapılmasına karar verilmiştir. Bu standart kapsamında laboratuvar hizmetlerinden müşterinin öneri ve görüşlerinin değerlendirileceği anketlerin kullanılmasının laboratuvarın hizmet yapma biçimine, süreçlerini gözden geçirmesine ve iyileştirmesine büyük bir katkı sağladığı görülmüştür.

8. 
Adana ilindeki bazı çiftçilerin genetiği değiştirilmiş tohumlar hakkındaki bilgi düzeyleri ve tutumları
The level of knowledge and attitudes of some farmers in Adana province about genetically modified seeds
Özcan Aygün
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.02223  Sayfalar 153 - 168
GİRİŞ ve AMAÇ: Genetiği Değiştirilmiş (GD), ürünler son yıllarda hem dünyada hem de Türkiye’de çeşitli tartışmaları ve uyuşmazlıkları içinde barındıran bir konudur. Günümüzde GD ürünlerin üretimi ve kullanımı yıldan yıla artış göstermekte ve bu ürünlerle ilgili tartışmalar da hala devam etmektedir. Bu çalışma da, Adana ilinin İmamoğlu ilçesi ve Osmaniye Koçyurdu köyünde bulunan çiftçilerin genetiği değiştirilmiş tohumlar hakkındaki bilgileri ve bilgilerine göre tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kesitsel tipteki çalışmaya evrenden Adana İmamoğlu ilçesinden 423, Osmaniye Koçyurdu köyünden 297 kişinin örneklem olarak seçilmiştir. Araştırmaya başlamadan önce etik kurul onayı ve çalışmaya katılan kişilerden ise sözel onam alınmıştır. Çalışmada verileri 20 sorudan oluşan anket formu ile toplanmıştır. Araştırmada tanımlayıcı tablolarda sayı ve yüzde değerleri, çeşitli değişkenlere göre çiftçilerin tutumlarını ölçmek için ise ki-kare testi kullanılmıştır. Araştırmanın istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir.
BULGULAR: Katılımcıların %58,9’unun tohumların genetik yapısının değişmesine onay verdiği, %48,9’unun kontrolsüz kullanımının zararlı olduğunu söylediği, %42,5’inin tarım ilaçları yerine yeni teknoloji kullanımına onay verdiği, %46,7’sinin sağlığa zararlı olduğunu düşündüğü, %24,2’sinin genetiği değiştirilmiş (GD) ürünler riski olan ekmeği tüketmede, %47,5’sinin GD ürün riski olan domatesi tüketmede sakınca görmediği, %48,3’ünün GD ürünlerden rahatsızlık duyduğu ve %34,7’sinin GD ürünlerde etiket olmasını istediği belirlenmiştir. Katılımcıların cinsiyetlerine göre GD ürünlerle ilgili tutum ve uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Ancak, yaş ve eğitim düzeyleri ile çiftçilerin GD ürünlerle ilgili tutum ve uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışma sonucunda, katılımcıların GD bu ürünlerin tarımda kullanımı, tüketilmesi ve olası zararları/riskleri ile ilgili tutumlarında da olumsuz bakış açılarının olmadığı saptanmıştır. Çalışmada, 26 yaş ve üzerindeki, eğitim düzeyi lise ve üzeri olan katılımcıların çoğunun GD ürünlere olumsuz baktığı tespit edilmiştir. Sonuçlar ışığında, özellikle eğitim düzeyi düşük ve genç yaştaki çiftçilerin GD ürünler ve etkileri konularında farkındalıklarının artırılması için bilgilendirme yapılmalıdır. Ayrıca, bu çiftçilerin toprağına ekeceği ürünleri seçim sürecinde danışmanlık yapacak bir sistemin oluşturulması önerilmektedir.

9. 
Nedene yönelik çözümlerle artan aşılanma oranları: ikinci basamak hastane örneği
Increased rates of vaccination among healthcare workers through cause-directed solutions: a state hospital example
Zehra Karacaer, Husrev Diktas
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.91887  Sayfalar 169 - 174
GİRİŞ ve AMAÇ: Aynı hastanede daha önce yapılan bir araştırmada 2013-2014 sezonunda personelin mevsimsel grip aşısı (MGA) ve hepatit B virüsü (HBV) aşısı konusunda eğitim ve motivasyona ihtiyacı bulunduğu saptanmıştır. Gerekli eğitici faaliyetlerden sonra yeniden bir değerlendirme yapılması hedeflenmiştir. Bu çalışma ile hastanenin bağışıklama konusundaki sorunların çözümünde elde edilen başarıyı değerlendirmek amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma Enfeksiyon Kontrol Komitesi (EKK)'nin 01.01.2015 - 01.05.2016 arası kayıtları kullanılarak retrospektif olarak yapılmıştır. Hastanemizde sözü edilen dönemde EKK tarafından MGA ve HBV aşılaması ile tarama testlerinin amacı, yararları, yan etkileri, risk grupları gibi konularda toplu eğitimler verilmiştir. Gerekli görülen hallerde bireysel yüz yüze görüşme şeklinde eğitim faaliyetleri uygulanmıştır. Enjeksiyondan korkan personelle motive edici görüşmeler yapılmıştır. Bu aktivitelerin sonunda personelin HBV ve hepatit C virüsü (HCV) için serolojik tarama testleri yapılmıştır. HBV’ye duyarlı personele üçlü aşı takvimine uygun olarak aşılama yapılmış ve antikor yanıtları takip edilmiştir. Personele 2015-2016 sezonunda MGA yapılmıştır. Personelin yaş, cinsiyet, meslek, çalıştığı birim, HBV seroloji sonuçları, tarama testi ve MGA yaptırmak istememe nedenleri kaydedilmiştir. Araştırmanın verileri SPSS IBM 22,0 (SPSS Inc, Chicago, IL) istatistik programına aktarılarak, istatistiksel açıdan p<0,05 düzeyi anlamlı olarak kabul edilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya katılım oranı %84,3 saptanmıştır. Personelin yaş ortancası 30 yıl (21-61 yıl) hesaplanmıştır. Çalışmaya katılanların 137 (%54,2)’si kadındır. Personelden 198 (%78,3)’i istenen tetkikleri yaptırmıştır. Bunların 35 (%17,7)’inin HBV’ye duyarlı, 148 (%74,7)’inin aşılı, 15 ( %7,6 )’inin doğal bağışık olduğu saptanmıştır. Hepatit B antikoru (Anti-HBs) pozitif saptanan hastalarda ortancası 787,62 IU/ml (10,86-1000 IU/ml) saptanmıştır. Duyarlı personelin 32 (%91,4)’sine HBV aşısı yapılmış, hepsinde aşı yanıtı oluştuğu gözlenmiştir. Tarama testlerinin yaptırmak istemeyen 55 (%21,7) personelin en sık tetkik yaptırmama nedeni zamansızlık (%47,3) olarak saptanmıştır. Personelin 36 (%14,2)’sı MGA yaptırmıştır. MGA yaptırmamanın da en sık nedeni “zamansızlık” olarak bildirilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada, gerekli bireysel eğitimler ve motive edici faaliyetlerle MGA aşılanma oranlarının bir miktar yükselmiş, HBV aşılama oranı hedeflerine ise büyük oranda ulaşılmıştır. Ayrıca, tarama tetkikleri ile farkındalık sağlandığında, personelin aşılanmaya büyük oranda katılabileceği, eğitim faaliyetlerinin aşılanma oranlarında etkili olabileceği belirlenmiştir.

10. 
Adıyaman ili Kâhta ilçesinde bir öğrenci yurdunda görülen gıda kaynaklı salgın, Şubat 2015
A foodborne outbreak in a dormitory in Kahta District in Adiyaman Province, February 2015
Zeynep Güneş Çelebi, Demet Börekçi, Figen Sezen, Fehminaz Temel, Mustafa Dost
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.75547  Sayfalar 175 - 182
GİRİŞ ve AMAÇ: Adıyaman ili Kahta ilçesinde bir kız öğrenci yurdunda 24 Şubat 2015 tarihinde akşam yemeğinden sonra öğrenciler, bulantı, karın ağrısı şikayetleri ile Kahta Devlet Hastanesi’ne başvurmuştur. Bu araştırma, ortaya çıkan gıda kaynaklı salgının kaynak, bulaş yolunu ortaya çıkarmak ve kontrol önlemlerini almak amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Retrospektif kohort araştırması yapılmıştır. Araştırma kohortu akşam yemeği yiyen öğrenciler, öğretmenler ve çalışanlar ile toplam 227 kişiden oluşmaktadır. Analizlerde olası vaka tanımı kullanılmıştır. Olası vakalar, 24-25 Şubat 2015 tarihlerinde karın ağrısı, bulantı, ishal şikâyetlerinden herhangi biri bulunanlardır. Anketler yüz yüze yapılmıştır. Yurt ve yemekhane lavabo musluklarından, sebilden alınan su örneklerinin kalitesini değerlendirmek için Membran Filtrasyon Metodu kullanılmıştır. Mutfak personelinin burun ve dışkı örnekleri kültür yöntemiyle Salmonella - Shigella etkenleri açısından incelenmiştir. Şahit numune saklanmadığından tüm tüketilen gıdalardan örnek alınamamıştır. Sadece akşam yemeğinden kalan tavuk tantuni ve pişirilmemiş tavuktan örnekler alınmıştır. Çiğ tavuk ve tavuk tantuni örnekleri için koagülaz pozitif stafilokok, Salmonella spp, sülfit indirgeyen anaerob, B.cereus kültürü yapılmıştır.
BULGULAR: Atak hızı %51 (116/227)’dir. Şikâyetler bulantı (%77,6), karın ağrısı (%73,3), ateş (%44), ishal (%25) ve kusmadır (%12,1). Akşam yemeğinde mercimek çorbası, tavuk tantuni, turşu, ayran, elma ve tatlı servis edilmiştir. İlk salgın piki, 24 Şubat akşam yemeğinden sonra ortaya çıkmıştır. Ortalama inkübasyon süresi üç saattir (en kısa: 0, en uzun: 28 saat). Diğer faktörler kontrol edildiğinde hastalarda mercimek çorbası yeme sağlamlara göre 2,2 kattır (%95 GA: 1,2-3,9). Yemek, su ve klinik numunelerde patojen mikroorganizma ürememiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu salgına kontamine mercimek çorbasının neden olduğu düşünülmüştür. Sonuçlar, B. cereus toksininin neden olduğu epidemiyolojik salgın bulguları ve klinik bulgularla uyumludur. Mutfak çalışanlarına hijyen eğitimi verilmiş, yurt mutfağı kapatılmış ve onarılmıştır.

11. 
Yara Kültürlerinden İzole Edilen Mikroorganizmalar Ve Antibiyotik Dirençleri 2010-2015
Microorganisms and Antibiotic Resistances Isolated from Wound Cultures 2010-2015
Nezire Mine Turhanoğlu, Esra Koyuncu, Fulya Bayındır Bilman
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.56338  Sayfalar 183 - 194
GİRİŞ ve AMAÇ: Yara yeri enfeksiyonları, hastane kaynaklı enfeksiyonların en yaygın olanlarından birisidir. Önemli bir morbidite ve mortalite sebebidir. Çalışmamızda, yara yeri örneklerinden izole ettiğimiz mikroorganizmaların dağılım oranları ve antibiyotik duyarlılıkları belirlenmiş, ampirik tedavi seçeneklerine yol gösterici, hekimlerin kontrollü ve akılcı antibiyotik kullanımına yardımcı olması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yara örneklerinden 2010-2015 yılları arasında üretilen toplam 693 bakteri ve mantarın dağılım oranları araştırılmıştır.
BULGULAR: Üreyen mikroorganizmaların %52.5’ini (364) Gram pozitif koklar, %42.9’unu (297) Gram negatif basiller ve %4.6’sını (32) mantarlar oluşturmuştur. Gram pozitif bakteriler arasında en sık rastlananlar %88.1 ile stafilokoklar olurken, bunların %41.4’ünün Staphylococcus aureus olduğu görülmüştür. Gram negatif bakterilerden en sık Escherichia coli (%30.6) ve Pseudomonas türleri (%18.2) gözlenmiştir.Üreyen mikroorganizmaların %4.6’sını maya mantarları oluşturmuştur. Direnç durumlarına bakıldığında metisilin direnci S.aureus’ta %35.8, KNS’de %71.1 oranlarında bulunmuş;en yüksek ve en düşük direnç sırasıyla S.aureus’ta %81.4 ile penisiline, %3.2 ile fusidik asite karşı bulunmuştur.
Gram negatif bakterilerin direnç durumları irdelendiğinde en yüksek direncin Acinetobacter türlerinde %100 ile ampisilin/sulbaktam, sefoksitin, sefiksim, sefuroksim ve sefuroksimaksetile; E.coli’de %93.7 ile ampisiline; Klebsiella türlerinde %83.3 ile piperasiline; P.aeruginosa’da %100 ile ampisilin/sulbaktama karşı olduğu saptanmıştır. En düşük direnç oranları ise E.coli’de %2.8 ile meropeneme Klebsiella türlerinde %14.2 ile sefoksitine, P.aeruginosa’da %19.1 ile gentamisine karşı belirlenmiş; Acinetobacter türlerinde ise trimetoprim/sülfametoksazol ve tetrasikline karşı direnç gözlenmemiştir

TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada, hastanemizde yara yeri enfeksiyonlarına en sık neden olan mikroorganizmaların dağılımı ve antibiyotik duyarlılıkları belirlenmiş, ülkemizde ve yurt dışında yapılan çalışmaların verileriyle karşılaştırılmış, benzerlik ve farklılıklar ortaya konmuştur. İzole edilen mikroorganizmaların ve antibiyotik duyarlılıklarının bilinmesi ampirik tedavilere yön verilebilmek, hekimlerin kontrollü ve akılcı antibiyotik kullanımı konusunda bilinçlenmesini sağlamak, hem de direnç oranlarındaki artışın önüne geçebilmek acısından önemlidir.

12. 
Kuaför Salonlarındaki Kimyasallara Mesleki Maruziyet ve Sağlık Riski
Occupational Exposure to the Chemicals in Hairdressing Salons and Health Risk
Ayça Aktaş Şüküroğlu, Sema Burgaz
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.36539  Sayfalar 195 - 212
Kozmetik ürünlerinin yapımında 5000’in üstünde kimyasal kullanımı söz konusudur. Kuaförlük mesleği çalışanları başlıca saç ürünleri ve yanı sıra tırnak ve cilt bakımında kullanılan çok sayıda kozmetik ürüne mesleki olarak maruz kalmaktadır. Bu ürünlerin mesleki olarak kullanımı esnasında başlıca deri ve solunum yolu ile çok sayıda tahriş edici (irritan), alerjik ve karsinojenik potansiyeli olan kimyasallara (örn; amino nitro fenoller, hidrojen peroksit, para-fenilendiamin, orto- ve meta-toluidin, N-nitrozodietanolamin, etanol, aseton, toluen, ksilen, amonyak, terpenler, metilizotiyazolinon, rezorsinol, hidrokinon, metilmetakrilat, tiyoglikolik asit ve formaldehit gibi) maruziyet söz konusu olup bu mesleki maruziyetlerin kişisel maruziyetlere göre çok daha fazla ve uzun süreli olduğu bilinmektedir. Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC)’nun yaptığı değerlendirmede kuaförlük ya da berberlik mesleği, mesane kanseri risk verileri esas alındığında Grup 2A’ da (insanda muhtemelen karsinojenik) yer almaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda bazı saç boyası ve saç şekillendirici ürünlerde insan karsinojeni (Grup 1) olarak sınıflandırılan orto-toluidin kimyasalının tespit edilmesi ve yanı sıra saç düzleştirme çözeltilerinin içerisinde bulunan formaldehit’in (Grup 1) çalışma ortamında izin verilen limitlerin çok üstünde bulunmasına neden olduğu ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra diğer bazı kozmetik ürün içeriklerinin oksidatif stres ve DNA hasar göstergelerinde düzensizliklere neden olduğu deneysel sistemlerde gösterilmektedir. Bu nedenle bu tip kozmetik ürünleri profesyonel olarak kullanan bireylerin sağlık risklerinin değerlendirilmesi daha önemli hale gelmektedir. Ülkemizde yaklaşık 160.000 bireyin kuaförlük mesleğinde olduğu ve bu bireylerin mesleki olarak yüzlerce kimyasal etkene potansiyel maruziyetlerinin söz konusu olduğu düşünülmektedir. Ancak ülkemizde bu meslek grubunun çeşitli kimyasallara maruziyetlerinin ve buna bağlı lokal ve sistemik toksik etkilerinin değerlendirildiği geniş kapsamlı çalışmalar bulunmamaktadır. Gerek araştırıcıların ve gerekse meslek mensuplarının bu konudaki farkındalıklarının artması gerekmektedir. Bu derleme yazısında kuaförlük mesleğinde çalışanların potansiyel olarak maruz kaldığı kimyasallar tanıtılarak, özellikle insan karsinojeni olarak sınıflandırılmış kimyasalların (orto-toluidin ve formaldehit) lokal ve sistemik toksik etkileri, ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerdeki durumu ve mesleki maruziyet ile ilişkili sağlık risklerine dikkat çekilmiş ve diğer bazı kozmetik ürün içeriklerinin toksik etkileri hakkında bilgi verilmiştir.

13. 
Kardiyovasküler hastalıklarda barsak mikrobiyotasının rolü
The role of gut microbiota in cardiovascular diseases
Zinnet Şevval Aksoyalp, Cahit Nacitarhan
doi: 10.5505/TurkHijyen.2018.32068  Sayfalar 213 - 224
Barsak mikrobiyotası gastrointestinal sistemde yaşayan organizmaların tamamı olarak tanımlanmaktadır. Barsak mikrobiyotası çok komplekstir ve barsak mikrobiyotasında başlıca bakteri ve arkebakteri olmak üzere virüs, mantar ve birçok ökaryotik mikroorganizma yer almaktadır. Bu organizmaların çoğu kalın barsakta yer almakta ve yaşamın sürdürülmesinde önemli fizyolojik rol oynamaktadır. Barsak mikrobiyotası dinamiktir ve beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, antibiyotikler ve genetik geçmiş ile düzenlenmektedir. Barsak mikrobiyotası besinlerden çeşitli metabolitlerin üretilmesinde önemli role sahiptir. Mikrobiyota vücuda alınan besinlere göre farklı metabolitler oluşturmaktadır. Bu metabolitlerin bazıları karbon ve enerji kaynağı olarak konak tarafından kullanılmakta ve obezite, iştah ve kolonik inflamasyonun modülasyonu üzerinde faydalı etkiler göstermekte, bazıları ise olumsuz etkiler meydana getirmektedir.
Mikrobiyota ile hastalık risklerinin önceden tespit edilebileceği öngörülmektedir. Yapılan çalışmalarda barsak mikrobiyotası bileşimi gastrointestinal sistem hastalıkları, obezite, diyabet, kanser ve depresyon, otizm, anksiyete ve Parkinson hastalığı gibi hemen hemen tüm hastalıklarla ilişkilendirilmiştir. Barsak mikrobiyotasının; barsak immunitesi ve barsak motilitesinin düzenlenmesi, besinlerin sindirilmesi, enerji üretimi, intestinal bariyerin ve barsak vasküler sistemin düzenlenmesi gibi barsakla ilgili etkileri iyi bilinmektedir fakat ekstra intestinal etkileri hakkındaki kesin bilgiler henüz sınırlıdır.
Mikrobiyota ve metabolitlerinin pek çok sistem üzerine ekstra intestinal etkileri araştırılıyorken özellikle kardiyovasküler sistem üzerine etkileri dikkat çekmektedir. Örneğin en sık görülen kardiyovasküler hastalıklardan kalp krizi, inme ve periferal damar hastalıkları gibi çoğunlukla tromboemboliye ikincil gelişen hastalıklarda barsak mikrobiyotasının rolü olduğu düşünülmektedir. Kardiyovasküler hastalıklarda barsak mikrobiyotasının rolü hakkında en ilginç kanıtlar kardiyovasküler risk ile ilişkili yeni metabolitlerin ve yolakların tanımlanması ve plazma örneklerinin metabolik analizleri sonucu elde edilmiştir. Ancak bu hastalıklarda mikrobiyotanın oluşturduğu etkinin mekanizmaları hala net olarak anlaşılmış değildir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre batı ülkelerinde meydana gelen ölümlerin ana nedenlerinden biri kardiyovasküler hastalıklardır ve her yıl 20 milyon ölüm kardiyovasküler hastalıklardan meydana gelmektedir. Bu kadar fazla ölümün görüldüğü kardiyovasküler hastalıklarda mikrobiyotanın rolünün gösterilmesi bu tür yaygın hastalıkların tedavisinde güncel tedavi yaklaşımlarından farklı, umut verici, yeni tedavi seçenekleri sağlayabilir. Bu nedenle kardiyovasküler hastalıklarda terapötik strateji olarak barsak mikrobiyotasının düzenlenmesi üzerine ilgi giderek artmaktadır.
Bu derlemede barsak mikrobiyotası ile kardiyovasküler hastalıkların ilişkisi üzerine yapılmış son çalışmalara ve bu hastalıkların kontrol etmek için barsak mikrobiyotasını düzenleyecek olası yollara odaklanılmıştır.

LookUs & Online Makale
w